Özet (TL;DR) @ 2019-02-22T15:32:00.000Z: Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Seyr-i Sabah programında dün sonuçlanan 'Amirallere Suikast' ve 'Balyoz' soruşturmalarının savcısı Süleyman Pehlivan'a açılan davanın sonuçlanmasını, FETÖ üyeliğinden 13…



Seyr-i Sabah

15:32 22.02.2019(Guncellendi 16:06 22.02.2019) URL'yi kısaltın

Emekli Tumgeneral Ahmet Yavuz, Seyr-i Sabah programında dun sonuçlanan 'Amirallere Suikast' ve 'Balyoz' soruşturmalarının savcısı Suleyman Pehlivan'a açılan davanın sonuçlanmasını, FETÖ uyeliğinden 13 yıl 6 ay hapis cezası verilmesini yorumladı. Yavuz, "Tutuklanan savcıya kin duymuyorum onun oraya gelmiş olmasına uzuluyorum" dedi.

Kamuoyunda 'FETÖ kumpas soruşturmaları' olarak bilinen 'Amirallere Suikast' ve 'Balyoz' soruşturmalarında gorev yapan eski Yargıtay uyesi Suleyman Pehlivan, FETÖ uyeliğinden 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Pehlivan'ın sahte delillerle soruşturmasını yuruttuğu ve sorguladığı isimlerden biri olan emekli Tumgeneral Ahmet Yavuz, Seyr-i Sabah programında davanın sonuçlanmasının ardından goruşlerini paylaştı. Yavuz, içinde bulunduğu hislerin bu gibi insanların ceza aldığını gorunce kin duyan bir insanın rahatlaması değil, bu gibi insanların o mevkie gelebilmiş olmasından duyulan uzuntu olduğunu vurguladı:

' HAYATINI VE SAĞLIĞINI KAYBEDEN SİLAH ARKADAŞLARIMIZ VAR'

"Ben uç buçuk yıl hapis yattım. Adalet henuz yerini bulmadı. Çunku sadece mesele Balyoz davası değil. Amirallere suikast, Ergenekon. Poyrazkoy… Bu davalarda birçok insan zarar gordu, hayatını ve sağlığını kaybedenler var. Artık hapis yatan kimse kalmadı ama gorduğu zararların telafisi henuz sağlanamamış arkadaşlarımız var. Uyduruk belgelere dayanarak silahlı kuvvetlerden uzaklaştırılmış atılmış arkadaşlarımız var. Onlar geriye donemediler. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararları var. Bu kararlardan sonra mahkeme kararları gerekiyor ki henuz bu sağlanamadı. 2010 yılının Ocak ayında başladı. Bir grup arkadaş gozaltına alındı. Biz ne olduğunu hemen kavradık. İki farklı şey vardı: Birisi Balyoz guvenlik harekat planı diye bir darbe planı var. Bir de 2003 yılında benim de katıldığım bir seminer var. Birisi sahte birisi gerçek. Gerçek olan seminer. Bir sıkıyonetim senaryosu var. Boyle bir senaryoyu konuşursanız ne yapacaksınız? Bunlar yapılan şeyler. 2005 yılında da deprem semineri yapıldı. Bunlar olağan ve normal şeyler. Suiistimale açık hale getirildi. Topluma 22 saatlik seminerin içinden birkaç cumleyi seçerek ses kayıtlarıyla birlikte topluma sızdırdılar. İnsanlar burada darbe arayışı var zannetti. Darbe planı olarak ortaya çıkan sahte Balyoz guvenlik hareket planını çekip aldığınız zaman ortada gerekçe kalmıyor. Gerekçeyi uretebilmek için iki şeyi bir araya getirdiler.

(C) AA /

Ben hangi ceza maddesiyle ne kadar yargılandığımızı duşunmedim. 18 yıl ceza aldım Yargıtay'da onandı. 3,5 yıl yattım. Benden daha çok yatanlar oldu. İlk grup goz altılarda ben tutuklanmamıştım. Toplumda yanlış biliniyor: Milyonlarca lira tazminat verilmiş zannediliyor. Başlangıçta mahkemeler çeşitli aralıklarla tazminatlara hukmettiler. 1,5 milyon TL'ye de 20 bin liraya hukmeden mahkeme de oldu. Bunlar Yargıtay'a gitti. 200 bin TL civarında manevi tazminat verildi. Ama 2-3 arkadaş hariç kimsenin eline bu tur tazminat geçmedi. Bunları tazminatla geçiştirmek de mumkun değil. Yapılacak olan şey TBMM'de yasa çıkarıp hukuken insanların masumiyetini manevi olarak tescil etmek gerekirdi.

' ORDUYLA MİLLET ARASINDAKİ GÜÇLÜ BAĞI KOPARTMAK İSTEDİLER'

Bugunle o gun arasında farklı bir cevabım yok: Irak'ta Afganistan'da doğrudan mudahale yaptı batılılar. Pembe ve renkli devrimler yaptılar. Libya'da ve Tunus'ta Arap baharı şeklinde cereyan eden olaylar oldu. Suriye'de devletleri yıkmaya çalıştılar. Turkiye'de orduyla millet arasında guçlu bir bağ olduğu için orduyu itibarsızlaştırdılar. Turkiye'nin geçmişi, asker siyaset ilişkileri çerçevesinde baktığımızda ordunun da çok temiz olmayan bir geçmişi var. TSK Ataturk'u doğru anlamayarak hata yaptı. Toplumdan soyutlandı, 12 Eylul oncesi ve sonrasında yapılanlarla Ataturk'un şu sozunu içselleştiremedi: Devlet de hukumet de ordu dahi kendisi için bir varlık değil, ancak milletin var olması için gereklidir diyor. Siyasilerin de buyuk hataları var. Ama orduyu yonetenler de belli aralıklarla kendisi için bir varlık haline geldi. Boyle olursa fonksiyonunuzu kaybedersiniz çunku tek yapmanız gereken şey milletin bekasını sağlamaktır.

(C) AA /

Sanki silahlı kuvvetler bu işi tek bayına yapıyormuş gibi algılanıyor. Onlar bu milletin bir parçası olduğuna gore siyasetçilerin de hatalarının da ifade edilmesi lazım. Darbe zeminine Turkiye kendiliğinden gelmedi. Ama bunu darbeyi meşrulaştırmak anlamına gelmez, bunu soylemiyorum. Silahlı kuvvetlerdeki subayın askerin en temel sorumluluğu milletinin bekasını sağlamaktır. Problem biraz da silahlı kuvvetlerin iç guvenlik olaylarında gorev almasından kaynaklanıyor. Almadan olmaz ama aldığında da bir takım one çıkmalar, bir takım ilave haklar elde etmeler, nufuza yonelik haklar toplumda farklı bir yer elde etmesine neden oluyor. Gelinen noktada komutanların da sorumluluğu var. Bunu da kabul etmek zorundayız.

Siyasetle askerler arasındaki ilişkide çok hassas bir nokta var: Silahlı kuvvetlerle siyaset farklı istikametlere bakmayacaklar. Ama silahlı kuvvetlerle siyaset birbirine yapışmayacaklar da. Geçmişte silahlı kuvvetlerle siyaset farklı istikametlere bakıyordu. Bunların bir kısmı doğal olsa bile kamuoyuna sunulması açısından doğru kabul edemeyiz. Bunların birbirine paralel olması gerekiyor. Ama yapışmamalı da. Bundan yarar sağlanmaz. Şu anda problemin bir başka boyutu, içinde temizlenmesi gereken unsurların olması. Ankesorlu telefonlardan yapılan aramalardan yapılan tespitlerden hala FETÖ'nun içinde olduğu bir TSK olduğunu anlamak mumkun. Öte yandan siyasetin silahlı kuvvetleri tamamen kendi hizmetine sokacak şekilde davranışlar içinde olduğunu da goruyoruz. Bu ikisi birbirine yapışınca TSK yetkilileri Suriye politikasına hayır diyemiyor. Suriye ile geldiğimiz nokta ulkenin bekasını tehdit eden bir noktala geldi. TSK'nın fikrini ve uzmanlığını belirtmesi ortadan kalktı.

Suleyman Pehlivan dun ceza aldı. Ben ona 5 Mayıs 2010 tarihinde ifadeye gittim. Önume bir takım belgeler çıkardı. Bunların hepsi uydurma dedim. Benim en çok uzulduğum nokta bunların çeşitli makamlara gelmesi ve millet adına hukuksuzluk dağıtması. Bu gibi insanların ceza aldığını gorunce kin duyan bir insanın rahatlaması değil, bu gibi insanların o mevkie gelmiş olmasından duyulan uzuntu var bende. Bize değil; hukuka, devlete ve millete karşı gelmesi beni çok uzdu."