Özet (TL;DR) @ 2019-02-23 08:23:20.289268: Taksim Meydanı, Gezi Parkı, Açıkhava Tiyatrosu, AKM... İstanbul’u İstanbul yapan pek çok yerde hep onun imzası vardı. Vali ve belediye başkanı olduğu dönemde kentte derin izler bırakan Dr. Lütfi…



İstanbul'un çehresini değiştiren adam: Dr. Lutfi
Kırdar

Vali ve belediye başkanı olarak İstanbul'a ayak bastığı gun, belediye hizmetleri açısından kaderine terk edilmiş bir şehirle karşılaştı Dr. Lutfi Kırdar. Dar ve bozuk sokaklar yuzunden ulaşım kısıtlıydı, petrolle sağlanan aydınlatma yetersizdi, çop toplama, su ve kanalizasyon ağı ihmal edilmişti. Gorev suresince (1938-1949), hiç durmadan kentin çehresini baştan aşağı değiştirmek için çalıştı. İstanbul'da yaşayanyaşamayan herkesin bildiği yapılarda bugun onun imzası var. Olcay Soğuk, onun Kurtuluş Savaşı cephesinde başlayıp Yassıada'da son bulan hayatını 'Efsane Vali' adlı kitapta kaleme aldı. Bu onemli ismi,

kitabın onsozunde de imzası bulunan, Kırdar'ın emekli buyukelçi oğlu Dr. Üner Kırdar'a sorduk.

Baban ız Lutfi Kırdar hem Turkiye tarihine hem de İstanbul'a damga vurmuş bir isim. Sizce bu kentte yaşayanlar yeterince tanıyor mu?
- Babam genç yaşında ulke için uç savaşa (Balkan, Birinci Dunya, İstiklal) aktif katılmış, sonra yoktan modern bir cumhuriyet devleti kuran ve çok onemli devrimleri gerçekleştiren bir kadronun mensubu. Ülkenin iki kentinin (Manisa ve İstanbul) çehresini değiştiren atılımları sağlayan bir vali. Demokrasiye ve basın hurriyetine tam anlamıyla inanmış bir lider. Bu vasıf ve hizmetlerinden olsa gerek, vefatından bu yana 60 yıllık bir sure geçtiği halde, adı ender olarak halen unutulmamış bir kişi.

İ stanbul'daki bu yapıların hangileriyle daha çok bağınız var?- Şuphesiz kendi ismini taşıyan İstanbul Uluslararası Lutfi Kırdar Kongre Merkezi. Bu bina 1948'deki Avrupa Gureş Şampiyonluğu için, bir yıl içinde, o donem gorulmemiş bir hızla yapılmıştı. Temeli atılırken Sporcular Federasyonu buraya 'Lutfi Kırdar' ismi verilmesini resmen teklif etmiş ama kendisi, yaşayanların ve yaptıranların isimlerinin verilmesi doğru bir ornek olmayacağı için kabul etmemişti. 1996'da Turkiye, Birleşmiş Milletler'in (BM) II. Habitat Konferansı'nın ev sahibi oldu. O zaman İstanbul'da boyle buyuk bir konferansın yapılabileceği mekan yoktu. Bu binanın içi de yıkıktı. BM tarafında, konferansın

başında ben vardım, bu binada yapılmasına karar verdik. Bir yıldan kısa surede yenilendi.

Ba şka hangilerini sayarsınız?- Ataturk Koprusu ve kopruden Yenikapı'ya kadar uzanan Ataturk Bulvarı'yla yıkılan Ataturk Kultur Merkezi. Eğer bu kopru yapılmayıp bu muazzam bulvar açılmamış olsaydı, bugun şehrin trafiğinin ne halde olacağını tasavvur etmek mumkun mu? Ataturk Kultur Merkezi'nin temeli ise Paris Operası'nın bir benzeri olarak atıldı ancak kendisi valilikten ayrıldıktan sonra planlar değiştirildi ve şimdi yıktırılan bina

yaptırıldı. Bu işin esas uzucu tarafı, nufusu 15 milyonu aşan bir megakent olan İstanbul'a bir opera binasının, maalesef 'kel başa şimşir tarak' olarak değerlendirilmiş olması.

İstanbul'un çehresini değiştiren adam: Dr. Lutfi
Kırdar

Emekli bir b uyukelçi olarak, babanızın hayatına dışarıdan bakınca en çok ne dikkatinizi çekiyor?
- Her şeyden once, İstanbul'un yer ve diplomasi açısından onemi bugune nazaran çok daha fazlaydı. Yeni Turkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara olarak belirlenmişse de İstanbul, altı asır Osmanlı İmparatorluğu'nun payitahtı oldu. Tum buyuk ve onemli ulkelerin sefarethanelerinin olduğu kent burasıydı. O donemde tum buyukelçiler yaz aylarını İstanbul'daki malikanelerinde geçirmeyi tercih ediyordu. Boylece her mevsim İstanbul'a gelişlerinde, protokol icabı, devletin baştemsilcisi valiyi ziyaret etmek mecburiyetini duyuyorlardı.

Tam olarak hangi d onemden soz ediyorsunuz?- 2. Dunya Savaşı yılları. Turkiye bu harpte tarafsız kalmayı seçmişti. Bu bakımdan, oncelikle dış politika ve coğrafya açılarından çok onemli bir konum elde etmişti. Casusların ve dış politikacılarıncirit attığı kuresel bir kente donuşmuştu. Tarafsız politika nedeniyle İstanbul Valisi, hem Mihver Devletleri hem de Muttefik Devletleri'nin temsilcilerine eşit bir ev sahipliği yapmak sorumluluğunuonemli bir gorev olarak ongormuştu. Tarih, rahmetli babamın bu gorevi tam bir başarıyla gerçekleştirdiğinin en sağlam kanıtıdır.

İstanbul'un çehresini değiştiren adam: Dr. Lutfi
Kırdar

Dr.Üner Kırdar

Kitaptan...
Taksim Meydan ı: Kırdar'ın ilk icraatlarından biri Taksim Meydanı'nı duzenlemek oldu. Cumhuriyet Anıtı'nın etrafı çimlendirildi ve ağaçlandırıldı. Butun bu yeşillikler, ağaçlar ve çiçekler, meydandaki tarihi su haznesinin çehresini oldukça değiştirdi ve Taksim, modern bir şehir meydanı haline getirildi. Dr. Lutfi Kırdar'ın, İstanbul'a gelir gelmez tasarladığı ilk şey, şehrin tam ortasında kalan harap haldeki Taksim Kışlası yerine bir gezinti parkı kurmak oldu. Harap ve metruk Topçu Kışlası, garaj, atolye, kahvehane ve gazino olarak kullanılıyordu. Kırdar'ın kışlayı yıkmak istemesi ciddi bir muhalefet yaratsa da binayı, goze gorunmeyen arka taraflarından yıktırmaya başladı, on cephesine son dakikaya kadar el surdurmedi. Sonuçta, Taksim Meydanı, Ayazpaşa yonunde genişletilerek şehrin nefes alması sağlandı.

İ stiklal Caddesi-Serkildoryan Bloku: Şimdi olduğu gibi o donem de İstanbul'un emlak bakımından en pahalı caddesi olan İstiklal Caddesi'nde bulunan Serkildoryan Bloku, İstanbul Belediyesi tarafından kamulaştırılmıştı. Bir diğer adı da Buyuk Kulup olan Serkildoryan binasında bulunan mağaza ve dukkanların dışında, yine İstiklal Caddesi'nde yer alan Melek, İpek ve Sumer adındaki uç buyuk sinema belediyenin mulkiyetine geçti. O donemin parasıyla 5-6 milyon lira tutarındaki bu binalar, belediyenin gelir kaynakları olmanın yanı sıra, halka daha ucuz hizmet vererek İstanbul'un kultur hayatına da katkı sundu.

İ nonu Gezisi (Gezi Parkı): Yıkılan Taksim Kışlası'nın arsası tamamen İnonu Gezisi'ne ayrıldı. 26 bin metrekarelik bir alanı kaplayan bu yeşil alan, 1940 yılında yapılan ve sonrasında asfalt yolları ve su yatakları da yapılarak eksikleri tamamlandı, ağaçları dikildi. Dikilen ağaçların çoğunluğu çınar olmakla birlikte, İstanbul'un kışı da duşunulerek, kışın yaprak dokmeyen çam ve manolya gibi sus ağaçları da dikildi. Gezinin tam ortasına ise bir gul bahçesi yapıldı. Gezi, Beyoğlu'nun ortasında, İstanbullunun yorgunluk atabileceği, nefes alabileceği ve gezinti yapabileceği guzel bir yeşil alan oldu.

A çık Hava Tiyatrosu (Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi): Cumhuriyetin en buyuk ve en gelişmiş kenti olan İstanbul'da, o donem belediyeye ait Şehir Tiyatroları'nın Tepebaşı'ndaki ahşap ve eski binasından başka tiyatro binası yoktu. Tiyatrolar yazın sıcaklar bastırınca tatile giriyor, şehir aylarca tiyatrosuz kalıyordu. Ayrıca Şehir Tiyatroları'nın binaları dar olduğundan az seyirci alıyor, kışın sergilenen oyunlardan elde edilen hasılat da tiyatronun masraflarına yetmiyordu. Bu duruma karşılık, Harbiye'ye yakın bir bolgede, 15 Temmuz 1946 Pazartesi gunu Açık Hava Tiyatrosu inşasına başlandı. Tiyatronun açılışı, 1947 Ağustos'unda yapılan torenle gerçekleştirildi.

Opera Binas ı (Ataturk Kultur Merkezi): Cumhuriyet gazetesinin 1939 yılı başlarında, İstanbul halkının şehirde neler yapılmasını istediğini belirlemek için duzenlediği anketi oldukça onemseyen Dr. Lutfi Kırdar, ankette tiyatro isteyenlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu tespit etmişti. Bunun uzerine Belediye Meclisi kararıyla Açık Hava Tiyatrosu'nun yanı sıra Taksim'de bir opera binasının yapımına da başlandı. Bina; Paris, Moskova, Berlin, Londra gibi dunyanın uygar kentlerinde mevcut olanların benzeri ve aynı ayarda olacaktı. Buyuk Opera binasının temeli, 29 Mayıs 1946 tarihinde atıldı. Taksim Meydanı'nın İnonu Gezisi onundeki kısmına bakar durumda, Elektrik İdaresi'ne ait mudurluk evi ile jandarma karakolunun arkasında inşa edilmeye başlanan Opera Binası yapılırken, bu iki bina kaldırılmış ve bu suretle meydan bu buyuk sanat eserine bırakılmıştı. Ancak Kırdar'ın gorev suresi, binanın açılışını gormeye yetmedi. 1949 yılında Kırdar'ın yerine gelen Fahrettin Kerim Gokay zamanında belediyeye tasarruf sağlamak amacıyla binanın inşaatı durduruldu, daha sonra da Bayındırlık Bakanlığı'na devredildi. Binanın inşaatı Bayındırlık Bakanlığı'na devredildikten sonra ilk olarak projesi değiştirildi ve tamamlanması uzun yıllar aldı. İstanbul Opera Binası, ismi ve amaçları değiştirilerek 8 Başbakan, 14 Bayındırlık Bakanı gordu, temel atılışının uzerinden 23 yıl geçtikten sonra, devrin Başbakanı Suleyman Demirel tarafından12 Nisan 1969 tarihinde açılabildi. Yapı, ilk once Kultur Sarayı, daha sonra ise adı değiştirilerek Ataturk Kultur Merkezi olarak, tamamlanmamış halde açıldı.

İ nonu Stadyumu (Vodafone Arena): Tesis, Turkiye'nin en onemli ve buyuk kentinin gerçek anlamda sahip olduğu ilk stadyumdur. O donem şehirden uzak birkaç semt stadı ve şehir stadı olma statusunden uzak Beşiktaş Şeref Stadı'nın dışında şehrin, ev sahipliği yapabileceği, donanımlı bir tesisi yoktu. Yeni stadın, şehrin merkezinde ve ulaşım araçlarının bol olduğu bir yerde yapılması kararlaştırıldı. Dolmabahçe, muhtelif ruzgarların çoğuna kapalı, alçak bir yer olduğu için de stadyum olmaya elverişliydi.1947 yılının 19 Mayıs torenlerinde spor faaliyetlerine açıldı.

Zincirlikuyu Mezarl ığı: Dr. Lutfi Kırdar, goreve geldiği yıl İstanbul içindeki ve dışındaki mezarlıkların hemen hemen hepsini, uzun yılların ihmali sonucunda bakımsız ve harap bir şekilde bulmuştu. Halkın istekleri de goz onunde bulundurularak, İstanbul Belediyesi Mezarlıklar Mudurluğu tarafından, 1938 yılından sonra mevcut mezarlıkların imar ve duzenlenmesine başlandı, ote yandan da yeni mezarlıklar açıldı. Bunlardan en bilineni, Zincirlikuyu Mezarlığı.

Efsane ValiOlcay SoğukDoğan Kitap260 sf.

26 TL