Dünyada her 10 kişiden 1’inde, Türkiye’de ise her 7 kişiden 1’inde [böbrek
yetmezliği](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/bobrek-yetmezligi) hastalığı
görüldüğünü kaydeden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi İç Hastalıkları
ve Nefroloji Uzmanı [Prof. Dr. Gülçin
Kantarcı](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/prof-dr-gulcin-kantarci),
giderek artan [obezite](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/obezite) ve
neden olduğu [diyabet](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/diyabet),
hipertansiyon gibi hastalıkların da böbrek yetmezliğine davetiye çıkardığını
belirtti. Diyaliz öncesi ve diyaliz sonrası hastalara
[beslenme](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/beslenme) önerilerinde
bulunan Prof. Dr. Kantarcı, böbrek yetmezliği konusunda duyarlı olunması
gerektiğinin altını çizdi.
**DÜNYADA 5’İNCİ YAŞAM KAYBI NEDENİ OLACAK**
Böbrek yetmezliğinin, dünyada ve Türkiye’de çok yaygın görülen bir sağlık
sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kantarcı, “Dünyada her 10 kişiden
1’inde, ülkemizde ise her 7 kişiden birinde böbrek yetmezliği var. Hatta bazı
istatistikler 2020’nin ortalarında, böbrek yetmezliğinin dünyadaki 5’inci
yaşam kaybı nedeni olacağını gösteriyor. Bu denli ciddi bir hastalık olmasına
karşın farkındalığımız çok düşük. Bunda en önemli etken geç bulgu vermesi,
belirtiler hastalık ileri evreye ulaştığında ortaya çıkıyor. Eğer hasta,
farklı bir şikayet ya da hastalık nedeniyle hastaneye giderse, tesadüfen
ortaya çıkan böbrek yetmezlikleri daha erken dönemde tanı alıyor” dedi.
Hastalığın yarattığı şikayetlerle ilgili Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, şu
bilgileri verdi:
“Genellikle nefes darlığı, idrar yapmada azalma, idrar renginde değişme,
idrarda köpürme, halsizlik, yorgunluk, nefeste kötü koku, bacaklarda ve
ellerde kramplar tanı almadan önceki bulgulardır. Ancak hastalık bu
şikayetleri ortaya çıkardığında hastalık ileri evreye gelmiş oluyor. Hatta bu
bulgular bile hastaların kendilerine hastalık kondurmayı düşündürmüyor.”
Laboratuvar tetkikleri yapılmadan tanı konması zor bir hastalık olduğunun
altını çizen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Bu nedenle özellikle yüksek tansiyon,
şeker gibi kronik hastalığı olanlar, ailesinde böbrek hastası bulunan kişiler
risk grubundadır. Spor yapıp yeterli sıvı tüketmeyenler, romatizmal
hastalıklar veya baş ağrısı gibi nedenlerle yoğun olarak ağrı kesici kullanan
kişiler mutlaka böbrek hastalığı açısından incelenmelidir. Bu kişilerde erken
dönemde tanı konmasıyla diyalize ve organ böbrek nakline giden süreci
yavaşlatabiliriz. Hastaları daha uzun süre daha iyi bir yaşam kalitesiyle
takip etmiş oluruz” ifadelerini kullandı.
**DİYABET VE HİPERTANSİYON BÖBREK YETMEZLİĞİNE DAVETİYE ÇIKARIYOR**
Türkiye’nin diyabet hastalığı artış hızında dünya birincisi olduğunu
hatırlatan Prof. Dr. Kantarcı, kronik böbrek hastalığı, obezite ve diyabet
arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekti. Prof. Dr. Kantarcı, “Toplum olarak
giderek kilo alıyoruz. Sokakta çok sayıda insan obez düzeyinde kilolu.
Obezitedeki bu artış, diyabeti ve özellikle Tip 2 diyabeti davet etmesinin
yanında hipertansiyon için de neden oluşturuyor. Sonuçta, diyabet ve
hipertansiyon da böbrek hastalığına davetiye çıkarıyor. Diyalizdeki
hastalarımızın 3’te 1’inden fazlası diyabetik hastalardan oluşuyor. Önemli bir
kısmı da yüksek tansiyonlu hastalar. Dolayısıyla bu iki hastalığın erken tanı
ve tedavisiyle, hastaların diyalize kadar ulaşan böbrek yetmezliğinin de önüne
geçilebiliyor” diye konuştu.
Obezitenin önüne geçmek için alınabilecek önlemleri anlatan Prof. Dr.
Kantarcı, sözlerine şöyle devam etti:
“Obez olmamak için beslendiğimiz kadarını yakabilmeliyiz. Egzersiz ile doğru
beslenip, hazır gıda tüketiminden kaçınmak, daha çok taze meyve sebze ve taze
et üzerinden olan beslenmeye geçilmeli. Bununla birlikte, karbonhidratlı, unlu
gıda tüketimini kontrol etmek, tuz tüketimini sınırlandırmak ve yeterli
miktarda su içmek hem kilo kontrolünü sağlamada hem de böbrekleri korumak
adına çok önemli.”
**DİYALİZ AŞAMASINDAN ÖNCE VE SONRASINDA BESLENME DEĞİŞİYOR**
Böbrek yetmezliği gelişen hastalar açısından da beslenmenin ayrı bir önem
taşıdığına işaret eden Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, diyaliz öncesi beslenme ile
diyaliz gerektiren hastadaki beslenmenin birbirinden farklı olduğunu ve bu
farkta en önemli noktayı tuzun oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Kantarcı,
“Diyaliz öncesinde protein kısıtlarken, diyaliz sonrasında mümkün olduğu kadar
protein veriyoruz. Hastaların kas, enerji, yağ kaybı ve iştahsızlıklarının
önüne geçebilmek için proteinler, yağlar ve karbonhidratlardan oluşan dengeli
bir beslenme düzeni olmalı” dedi.
**GEREKSİZ VİTAMİN TÜKETİMİNE SON VERİN**
“Diyaliz öncesi ve diyaliz gerektiren hastalarda, hatta son zamanlarda
toplumda gördüğümüz bir vitamin çılgınlığı var” diyen Prof. Dr. Gülçin
Kantarcı, “İnsanların viral hastalıklara yakalanmamak için tükettiği
vitaminlerden kaçınmaları lazım. Örneğin C vitamini. Diyaliz öncesi kişilerde
yüksek doz C vitamini, oksalatı artırıyor. Bu da sağlıklı kişilerde böbrek
taşı oluşumuna neden oluyor. Diyaliz sonrası kişilerde de yumuşak dokularda
kireçlenmelere neden olabiliyor, damar duvarlarına zarar verebiliyor. O yüzden
yüksek doz C vitamininden kaçınmak lazım. “Aklıma geldi, ben vitamin alayım
bunun zararı yoktur’ çılgınlığından vazgeçilmeli. Hekim önermedikçe
alınmamalı” ifadelerini kullandı.
Böbrek hastalarının kullandıkları diğer vitaminlerle ilgili bilgi veren
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Gülçin
Kantarcı, konuyla ilgili doğru bilinen yanlışlara işaret etti:
“Yağda eriyen vitaminler olan A, D, K ve E vitaminleri diyaliz hastalıklarında
bazen çok kontrolsüz ve yüksek dozda kullanılabiliyor. Diyaliz öncesi dönemde
de aynı hata yapılabiliyor. Özellikle içinde bulunduğumuz şu dönemde her
aklına gelen D vitamini içiyor. Ancak kişi, D vitamini düzeyini bilmeden D
vitamini tüketmemeli. Çünkü D vitamini, insan vücudunda biriken, fazla
olduğunda da toksik dediğimiz zararlı hale geliyor. Bu nedenle vücuttaki
düzeyi takip edilerek D vitamini alınmalı. K vitamininin de farklı formları
var. Belli formları faydalıyken belli formları zararlı olabiliyor. Bu nedenle
kontrolsüz kullanılmamalı. Diyaliz makinelerinde kaybedilen B vitaminleri de
ihtiyaç durumunda kullanılmalı. İhtiyaç ötesinde kullanımlarda hem gereksiz
bir tüketim oluyor hem de yumuşak dokularda zararlı etkileri olabiliyor.”
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**