Nobel ödüllü yazar [Orhan Pamuk](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/orhan-
pamuk), kısa bir süre önce yayınladığı "[Veba
Geceleri](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/veba-geceleri)" adlı kitabının
hikayesini okurlarla paylaştı.
D&R tarafından düzenlenen, Oylum Talu'nun yönettiği söyleşi, "dr_dunyasi" adlı
Instagram hesabından canlı olarak yayınlandı.
Pamuk, bir veba salgınında geçen tarihi türde bir roman konusunu yaklaşık 40
yıldır düşündüğünü söyledi.
Vebaya karşı çeşitli uygarlıkların davranışlarının değiştiğini ve romanda bunu
irdelemek istediğine işaret eden Pamuk, "Batılıların Müslümanlar hakkında
'Onlar fazla tedbir almaz, kadercidirler.' lafı üzerine eğilerek ve bu lafa
karşı çıkarak, 'neden böyle diyorlar' üzerine sorarak, bir roman düşündüm.
Birazcık da karantina tedbiri almayan şu veya bu insanlar üzerine, devletin bu
anlamda sertleşmesi ya da çökmesi gibi şeyler vardı aklımda. Uzun dönem bu
roman üzerine düşündüm." dedi.
Kitabı yazmaya başladığı zaman dünyada daha yeni tip
[koronavirüs](https://www.hurriyet.com.tr/corona-virusu/) salgınının
başlamadığına dikkati çeken Pamuk, pandemi başladıktan sonra eserini yüzde 80
yeniden yazdığını belirtti.
Pamuk, bu salgın döneminde gelişen olayları kopya etmemek adına kitabında en
aza indirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Veba salgınında hem ölüm konusunu hem salgına karşı esnafın, dindarların,
laiklerin tepkisini ve bilime yakın olanların tepkisini, birbirileriyle olan
kavgasını, çelişkilerini düşünüyordum. Son 10 yıldır karantina nasıl tutulur,
insanlar karantinaya nasıl karşı çıkmışlar, isyan etmişler bu konu ilgimi
çekmeye başladı ve dünyada da karantina isyanları vardır. En çok da Avrupa'da.
Bugün mikroplar hakkında hepimizin bilgisi var. Ama 19. yüzyılda el yordamıyla
mikrop bulunduğu için insanlar bunlara inanmıyordu. Bu konularla ilgilenmek
istiyordum. Sonuç olarak romanım da karantina tarihi ve bu konularla
ilgilendi."
**"Koronavirüs salgının başlaması kahramanlarıma daha çok korku vermeyi
öğretti"**
**
**
Usta yazar, koronavirüs salgını döneminin başında 96 yaşındaki teyzesini
kaybettiğini dile getirerek, "Hepimiz sarsıldık. İçimize döndük. Cenazesine
bile gidemedik. Şaşırdım ve korktum. Sonra hissettiğim o korkuyu, romanda
yazdığım kahramanlarımda görmedim ve bu yüzden salgının başlaması bana
kahramanlarıma daha çok korku vermeyi öğretti." diye konuştu.
Kitabının değerinin araştırmalar üzerinden değil, hayal gücünden
kaynaklandığının altını çizen Orhan Pamuk, romanın karakterlerine ilişkin şu
bilgileri verdi: "Romanda 3 çift var. Osmanlı vilayeti içerisinde hayali
adanın valisi Sami Paşa ve onun gizli sevgilisinin hikayesi var. Onu takip
ediyoruz. O sayede okurlar adadaki gelişmeleri öğreniyorlar. Sami Paşa da
kendi başına ilginç biri. Kitabımızın anlatıcısına yardım eden ablasına
mektuplar yazan 5. Murat'ın kızı var. Ama hayali kızı. Ondan evvel 2 ablası
var. Adları gerçek. Üçüncüsünü ben icat ettim. Bir de onun kocası var.
Karantina konusunda uzmanlaşmış bir doktor. Padişah da onları evlendirmiş. Bir
de genç bir Osmanlı subayı var. Minger adasında doğmuş. Sonra Osmanlı
ordusunda başarılı olmuş.1897 Yunan savaşında madalya bile almış. Bir sebepten
adaya gelmiş. Annesini görüyor ve adadan bir kızla annesinin aracılığıyla
evleniyor. Bu çiftin de hikayesini kitapta takip ediyorum. Bu çiftlerin
hikayesini okura inandırıcı bir şekilde anlatmak istiyordum. Ama bir veba
salgını olunca devlet ne yapıyor, halk neye kızıyor, esnaf ne diyor,
hastaneler nasıl hemen doluyor, ölüler nasıl gömülüyor, söylentiler nedir,
bunları da yazdım ve yazdıkça yakınlarıma okuttum. Bir yandan çiftleri
yazıyordum, bir yandan da veba salgınında toplumsal tabloyu görmek istiyordum.
Birazcık kitabımın tarihi yanı da vardır."
Pamuk, Veba Geceleri'nin polisiye türünde bir tarafı olduğuna da işaret
ederek, "Romanlarıma polisiye koymayı seviyorum. Romanlarım daha rahat okunsun
diye. Ama romanımı sadece polisiye olarak yazmıyorum. Bir polisiye romancı
kimliğim de yok. 3-4 romanımda polisiye felsefesi ile de ilgilendim."
ifadelerini kullandı.
**"Amacım okurun kafasında o sahneleri canlandırmak"**
Kitaplarında hikayeleri kaleme alırken, aynı zamanda kafasında resimlerini de
tasarladığına dikkati çeken Pamuk, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bu konuda
'Saf ve Duygusal Romancı' diye kısa bir kitap da yazdım. Yani bir romancı ne
yapar? Bir sahneyi tıpkı [film](https://www.hurriyet.com.tr/film-izle/) gibi
kafasında çeker. En azından ben böyle yapıyorum. Sonra o sahneyi uygun
kelimelerle anlatıyorum. Kelimeler yalnızca araç. Amacım okurun kafasında o
sahneleri canlandırmak. Tarih de bence resmin önemli olduğu bir yer. Romanımın
geçtiği 1901 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda Padişah Abdülhamid fotoğrafa
meraklıydı ve çeşitli fotoğrafçıları bir yerlere yollar, onları albüm yapardı.
Bu albümün üzerine de biraz çalıştım. Tarihi fotoğraflara bakmaktan çocuk gibi
zevk alırım."
Ödüllü yazar, aynı zamanda amatör bir ressam olduğunu dile getirerek,
"Gençliğimde ressam olmak istemiştim. Hala da içimdeki o ressam ölmedi. Ölür
gibi oldu, sonra dirildi. Son 10 yıldır resim yapıyorum. Resim yaparken biraz
da roman sahnelerini tasarlıyorum." dedi.
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Veba Geceleri'nin yanı sıra kitap kapaklarının
tasarımlarını Ahmet Işıkçı'nın hazırladığını aktaran Pamuk, ileriki dönemde
Işıkçı'nın eserlerini sergilemeyi de düşündüğünü ifade etti.
Orhan Pamuk, anlattığı her karakterle her zaman özdeşleşmek istediğini
vurgulayarak, kitaplarının yazım sürecinin yavaş ilerlediğini, hızlı bir roman
yazamadığını ve 'bir roman nasıl yazılır' üzerine bir kitap da kaleme almak
istediğini sözlerine ekledi.
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**